Just Discover Me
YEREVAN, ARMENIA

                                    








           Yerevan, the capital of Armenia and its largest city, located on the banks of the Hrazdan river, is enchanting with its vast plains and wonderful nature.
JUST DISCOVER KUWAIT

🇰🇼 KUWAIT 🇰🇼


Kuwait is the most important city in the State of Kuwait and the capital of the country. It is a coastal touristic city par excellence and includes all the characteristics that make a tourist trip to the city an exciting one with its unique components, architecture and rich touristic, cultural and entertainment activities. If you are landing in the capital of Kuwait, prepare yourself to spend wonderful time in distinctive places, take pictures, shopping, cruises and other stuff.

The first thing the visitor will realize is that the city adores towers as it has a unique collection of magnificent towers, beginning with Al-Hamra Tower, which is ranked first in the city’s highest skyscrapers, with a height of about 414 meters and a distinctive design of 100 floors with many offices, amenities and a shopping center. Getting to the top of the tower will make you live the experience of enjoying the view of the whole city. The Liberation Tower, the second tallest tower in Kuwait, is one of the most important landmarks in the city. It is located at the city center and offers a magnificent view in the evening with its glittering lights. There are also the three Kuwait towers, which are considered among the unique architectural heritage buildings, overlooking the west coast of the Arabian Gulf. The towers have obtained the Islamic Aga Khan Award for Architecture. They contain many amenities, restaurants and shops, where you can see stunning views of Kuwait City.
If you are a heritage enthusiast, there are many heritage sites waiting for you like Sheikh Mubarak’s Booth, which was built during the age of Sheikh Mubarak in the late 19th century and is located in a vital area surrounded by many famous markets such as the date market. You can also visit the gates of the Kuwait wall, one of the most majestic and ancient monuments in Kuwait dating back to the 16th century. And the Qirayn House, which has been transformed into a historical museum and it is considered as a symbol of the struggle of the Kuwaiti people, as well as numerous historical palaces such as the Seef Palace, Mushrif Palace, Khazal Palace and others. Museums in Kuwait are among the most important attractions such as Kuwait National Museum, which includes many halls that contain many archaeological, traditional and popular collectibles, as well as the Military Museum, the Museum of Kuwait Police, the Museum of Al-Othman house and many historical archeological houses such as Sadu House, Badr House, Red Palace, Al-issa houses and others.
Kuwait is a great destination for marine adventure enthusiasts for its strategic location, unique amenities and interesting sea facades such as the Green island, an industrial island that is considered as the first of its kind in the Gulf. It is located near the Kuwait Towers, where you can enjoy a wonderful atmosphere and spectacular views. In addition, it contains many beautiful entertainment amenities.
If you love yachts, boats and diving, then Kuwait is the right place for you. There, you will admire the swimming pools complex, which has multiple swimming pools and offers training courses and entertainment services for young people and families. The beach in Kuwait is also a great place to relax and spend a good time in water activities and boats. The most important of which is the Maseela Beach. You can also visit the sailing boats port. On the other hand, if you like skiing, you can enjoy it in the first ski rink in the Gulf area.
Shopping is another pleasure in Kuwait. This city has a huge number of prestigious shopping centers, malls, popular and cultural markets for buying gifts and antiques such as Al-Mubarakiya market, Al Safat area. For entertainment and recreation, you will find many wonderful options in Kuwait such as the entertainment city, which is considered one of the most important entertainment cities in the Gulf. Also, there is the Aquapark that is the largest and first water city in the Gulf Cooperation Council countries, the tourist park, the fountain park and many more.
The city of Kuwait has many luxurious and diverse hotels that offer exceptional services to tourists and guarantee a comfortable and unforgettable stay. The city also has a transport network with the utmost flexibility, allowing you to travel comfortably.
Amerika'ya $65'a Tek Yön Uçuşlar Başlıyor

Norwegian Air, 65 dolara tek yön Amerika Birleşik Devletleri uçuşlarını başlatacağı tarihleri resmen duyurdu.


2015 yılında bu projesini kamuoyuna duyuran Norveç şirketi nihayet planını yürürlüğe koymayı başardı. O yıl 69 dolardan uçuş sözü veren şirket daha da iyisini yapıp fiyatı 65 dolar yaptı.
Firma ABD'de küçük havaalanları olan Providence, Newburgh ve Hartford'a Boeing Max uçaklarıyla yapacağı uçuşların fiyatlarının 65 dolardan başladığını resmen duyurdu.
Norwegian Air'den yapılan açıklamaya göre 10 yeni rota bulunuyor. Bunlardan 3'ü ABD'ye 7'si ise İskoçya ve İrlanda'ya uçacak. Hepsinin fiyatı da tek yön 65 dolardan başlayacak. Vergiler de fiyata dahil. 
Ancak bu fiyatlar promosyon dönemince 65 dolarda kalacak. Dönem bitince fiyat tek yön 99 dolar olacak.


Rotalar ve uçuş başlangıç tarihleri şöyle:
Stewart'tan Edinburgh'a 15 Haziran
Providence'ten Edinburgh'a 16 Haziran
Hartford's Bradley'den Edinburgh'a 17 Haziran
Stewart'tan Belfast'a 1 Temmuz
Stewart'tan Dublin'e 1 Temmuz
Providence'ten Belfast'a 1 Temmuz
Providence'ten Cork'a 1 Temmuz
Stewart'tan Shannon'a 2 Temmuz
Providence'ten Dublin'e 2 Temmuz
Providence'ten Shannon'a



CNNTÜRK
Mozambik Hakkında Önyargıları Yıkmak...






       Mozambik'te yoksullukla zenginlik kol kola... Göz alabildiğine uzanan Hindistan cevizi ormanları ve bazen bir cevizle karnını doyuran aç insanlar... Hint Okyanusu'nda med cezir en güzel buradan izlenir.






       Suların çekildiği vakti yakaladıysanız hele, gelinlerin ve midye toplayan kadınların arasından isterseniz karşıdaki adaya kadar yürüyebilirsiniz.
Mozambik'e iki türlü gidilir. Bir; insani yardım ekibiyle, iki; gezip tozmaya meraklı üç beş arkadaşla... Ama hangi türlü giderseniz gidin, aynı yere varırsınız; zenginliğin fakirlikle kol kola gezindiği, yemyeşil bir ülkeye... Başkent Maputo'da Portekizlilerin –elbette- kendi rahatları için açtıkları geniş yollarda ilerleyip, biçimli caddelere ve çok katlı binalara bakarken sorarsınız: "Fakirler nerede?" Yol kıyısında salınarak yürüyen şu kadın fakirdir işte, tepesinde ustalıkla taşıdığı hasır sepette satılmak üzere bekleşen üç beş portakal akşama kaç minik bedeni doyuracak kim bilir? Portakal yoksa Hindistan cevizi var, satmak için değil, yiyecek hiçbir şey yoksa elde avuçta, karın doyurmak için... Bir adam hem fakir hem talihsiz diyelim, göz alabildiğine uzanan Hindistan cevizi ormanlarından bir cevizcik düşmedi nasibine, o zaman imdada baygın kokulu mangonun altmış çeşidinden biri yetişir, muz deseniz zaten harcıâlem bir meyvedir, Mozambik işte böyle bereketli bir memlekettir.






En güzel med-cezir manzarası

Bir seyahat yazısına yoksulların açlıktan ölmesinin nasıl da imkânsız olduğunu anlatarak girmek, biraz tuhaf doğrudur ama bu güzel ülke yoksulların ülkesidir. Hayranlıkla gezindiğiniz her köşede, büyülenerek baktığınız her noktada Hint Okyanusu'nun getirdiği rüzgârla, kumla, balıkla yoğrulmuş gibi, sarı topraktan çıkmış, palmiye ağacının tepesinden düşmüş gibi oralı insanlar görürsünüz. Hint Okyanusu dedik madem, bu okyanus ne işe yarar anlatalım.

Öncelikle Mozambik'in harita üzerindeki konumuna bir göz atmalısınız. Afrika kıtasının ucuna, Hint Okyanusu'nun kıyısına boylu boyunca serilmiş bu ince uzun ülke, dünya üzerinde med cezirin en güzel izlenebildiği noktalardan birine sahip. Med cezir deyince aklımıza ilkokul yıllarındaki coğrafya dersleri geldiği için sadece, okyanusun on iki saatte bir alıp başını gitmesi, sonra da dev dalgalarıyla gittiği yerden dönmesi, sular kıyıya varana kadar da rüzgârın dinmemesi, ömrü hayatımızda yaşayıp yaşayacağımız en nadide deneyimlerden biri gibi göründü gözümüze... Suların çekildiği vakte yetişmişiz bir kere, kim tutar bizi?

Okyanusun sadece dipteki kumları değil, börtü böceği de açıkta bırakıp gittiği geniş meydana doğru, paçaları çoktan sıvamış, sandaletleri çıkarmış koşuyoruz. Önümüzde kumsala dönüşmüş yaklaşık dört kilometrelik bir alan... Ayaklarımızın altında yüzlerce minik yengeç, mükemmel bir zamanlamayla yuvalara kaçışıyor, ne biz onları eziyoruz, ne onlar bizi ısırıyor, yengeçlerin ısırdığı da bir şehir efsanesi mi yoksa? Az ileride, ellerinde irice kaşıklarla kumların arasından midye toplayan kadınlar var. Tarlada çapa yapıyor gibi görünen bu kadınlar, okyanus her çekildiğinde buraya geliyor ve sadece midye değil, denizde hareket eden ne varsa toplayıp yol kıyısında satıyorlar, kalanı da akşam sofrada afiyetle yeniyor tabii... Bir süredir Mozambik'te yaşayan ve Portekizceyi akıcı biçimde konuşabilen Havva Işık, bizim için üç beş soru yöneltiyor onlara, cevaplardan yine yoksulluk akacak biliyoruz ama yine de merak ediyoruz. Yedi çocuklu Kazilda biraz tedirgin ama beş çocuklu Amecva bizimle konuşmaya istekli. Mozambikli çoğu kadın gibi çocuklarını yalnız büyütüyor Amecva, midye toplamadığı günlerde halden meyve alıp satıyor. Eline geçen para 'kuruş'tan yukarı çıkmayınca elektriği ve suyu olmayan evine bir ekmek götürebilmek bazı günler epey zahmetli oluyor. Biz demiştik, Hint Okyanusu'nda med cezir izleme keyfi bile yoksulluktan ayrı düşemez bu şehirde. Ama çok geçmeden bir gelinle damat, arkalarında şarkı söyleyen neşeli bir grupla yüzleri okyanusa dönük bir süre dururlar ve sizi yine müzikten ve danstan oluşmuş bir hayata döndürürler. Okyanus burada Eyüp Sultan türbesi gibidir. Gelinler, ince kumların üzerinde beyaz gelinliklerini sürüyerek ve gözlerini süzerek yürümeden dünyaevine girmezler.

Dans ederek alışveriş yapıyorlar

Mozambik'te biraz vakti olanlar filleri, hipopotamları, ceylanları, envai çeşit balıkları, kuşları ve böcekleri görebilecekleri uzun yolculuklara çıkabilirler ama acelesi olanlar bütün bu hayvanları hatta soyu tükenenleri de bir çatı altında içi temizlenmiş ve doldurulmuş maketler şeklinde görebilirler. Başkent Maputo'da Portekiz işgali döneminde kurulan 111 yıllık 'Doğal Tarih Müzesi' etnografik eserlerin sergilendiği bir alana da sahip. Müzede 33 yıldır hem rehber hem de temizlikçi olarak çalışan Alberto Zandemela, kasım ile şubat arasında İtalya ve Fransa'dan büyük gemilerle turistlerin geldiğini ve hemen herkesin, dünyada bu alanda kurulan üç müzeden biri olan 'Doğal Tarih Müzesi'ni gezdiğini söylüyor.
Okyanustu, müzeydi derken sözü bağlayalım, Mozambik kavga dövüş bilmeyen, markette dans ederek alışveriş yapan güler yüzlü ve munis tabiatlı insanların ülkesidir ve resmiyetten bunalmış bünyeler, havaalanında görevli memurların "Nasılsınız?" sorusuyla karşılaşınca daha ilk dakikada gevşerler...
Toba Gölü Turizme Açılıyor | Gürcistan









      Deniz seviyesinden 2,650 metre yükseklikte bulunan, Batı Gürcistan'ın altı göllerinden birisi olan Toba Gölü yeni bir turizm güzergahı olarak belirlendi. Haber, Gürcistan'ın Samegrelo bölgesel yönetiminin basın servisi başkanından geldi.

       Tobavarćxili veya Gümüş gölü, Samegrelo bölgesinde bulunan altı göllerin ortak adıdır. Bu, Gürcistan'ın en güzel ve ulaşılması güç doğa harikalarından biridir. Ulaşım için öngörülen yollardan birisi ise teleferik hattının çekilmesidir! En yakın turistik bölgenin yaklaşık 35 km ötede olduğu bu bölgeye bu yolla ulaşmak daha çabuk ve kolay olacaktır. Yol üzerinde mağaralar, kanyonlar, nadir görünen bitkiler görme imkanı da sunulacak.

       Aynı zamanda conyoning sporu için de amatör veya profesyonel sporcular için Gvalashala nehri üzerine cihazlar kurulması da gündemde. Yerli ve yabancı turistlerin ilgi olan Toba gölü, şimdiye kadar hiçbir gerekli altyapının sunulmadığından ötürü erişilebilirlik konusunda yaşadığı sıkıntıları bu yıl üzerinden atmayı planlıyor. (Şimdi ulaşmak için bile en az 8-12 km arası yürüdükten sonra ulaşmak mümkün olacaktır!)













Источник: Новости-Грузия


Dağ Krallığı Lesotho






Moshesh isimli lider Matabeta Kabilesi’nden dağılanları toparlayıp XIX. yüzyılda bugünün Lesotho’sunun temellerini attı. Boer çiftçilerinin saldırısına karşı İngiliz himayesine giren bu ufak ülke 1966 yılında da bağımsız oldu. Tamamen Güney Afrika toprakları içinde kalan Belçika büyüklüğündeki Lesotho, ortalama 1500 metre yüksekte yer alır. Tanrıların bu coğrafyadaki Maruti Dağları’nda dünyanın derisini birbirine diktiği söylenir. En yüksek dağı 3482 metre ile Thaba Nizlenyana’dır.







Lesotho, kralın geniş yetkilere sahip olduğu anayasal monarşi ile yönetilir. Silahlı Kuvvetler de yönetimde etkilidir. Tek üniversitesi başkent Maseru’nun 26 kilometre uzağındaki Roma şehrinde bulunuyor. Ülkede okuma-yazma oranı çok düşüktür.

Durban’dan yeni bir ülkeye gitmenin heyecanla sabah 6’da yola koyuluyoruz. Güney Afrika’nın Underberg Kasabası’na kadar yolculuk 3 saat sürüyor. Burada 4x4 jiplere geçiyoruz ve zıplaya zıplaya Lesotho Krallığı’na doğru adım adım yükseliyoruz.

Dağlar hep etkileyicidir, gururludur, dağlar kolay kolay teslim olmaz. Yol bozuldukça doğa güzelleşiyor. Tepeden düşen zavallı bir at yol kenarında ölmüş. Leş kokusu herkesi rahatsız ediyor. Pencereler acele kapanıyor. 




Sınırda bir süre bekliyoruz, bu arada çiçekleri fotoğraflıyoruz, çimlere uzanıyoruz.
Güney Afrika’da çalınan inekler Lesotho’ya kaçırılırken, Lesotho’da yetiştirilen marihuana da Güney Afrika’ya pazarlanıyor. İki ülkenin polisi kaçakçılarla pek başa çıkamıyor.
Tepede soluk renkli bir yazı var: “Lesotho’ya Hoş Geldiniz”… Bir yayladayız… Sani Geçit’i 2873 metre. Burada Afrika’nın en yüksekte bulunan pub’ı var: Sani Top Chalet. Ama yemekleri özellikle sulu yemekleri kötü doğrusu. Ancak terasta önümüzde uzanan yeşil vadiye bakarak bir kahve içmek doğrusu çok keyifli!

Sotho Köyü hayvancılıkla geçiniyor. Bir kulübeye giriyoruz. Fakirler… Yaylada genelde atlarla geziyorlar, tezek yakıyorlar. Sırtlarındaki battaniyelerden gecelerin soğuk geçtiğini anlıyoruz. Evlere asılan bayrakların birer anlamı var. Beyaz, birayı; sarı, ekmeği; yeşil, sebzeyi; kırmızı ise eti gösteriyor. Yani bunları bu evlerden satın almanız mümkün. 

Lesotho turistik broşürlerde kendini şöyle tanımlıyor: “Hakiki insan, hakiki dağ, hakiki kültür”. Lesotho yaylasında erkek çocuklar 7 yaşında okula başlar, 14 yaşında ise sürünün başına geçer. Görevini tamamlayıncaya hakiki erkek olur ve kendine özel bir baston hediye edilir.
Lesotho fakirdir… Lesotho kışın kar altındadır. Dağ krallığı Lesotho her an macera ve heyecan doludur. Bu ufak ülkenin dinozor fosilleri vardır, iddialı Botsoela Şelaleleri vardır, duvar resimleri ile ünlü mağaraları vardır. Yünü ve moheri vardır.



           Lesotho evlerinde soğuk, sessiz ve uzun gecelerde masallar anlatılır:

Bir zamanlar Lesotho’da Masilo adında fakir bir adam yaşardı. Her gün karısıyla beraber tarlaya giderdi. Bütün gün toprağı kazıp çapalardı. Akşam işleri bitince, ertesi gün ekin ekebileceklerini düşünüp sevinirlerdi. Ama ertesi gün tarlaya dönünce şaşkınlıkla kalakalırlardı. Çünkü toprak sert ve bakımsız durumda karşılarında, sanki hiç kazma vurulmamış gibi dururdu. Tekrar otları temizleyip çapalarlardı. Akşam her şey temiz ve düzgün olurdu. Ama ertesi sabah yine bakımsız bir tarla beklerdi onları. Tekrar işe koyulurdu Masilo ile karısı.
Sonunda bir gün, akşam işleri bitince Masilo karısına dedi ki:
“Sen eve git, ben burada kalıp nöbet tutacağım”
Kadın eve döndü. Masilo çalılığa girip beklemeye başladı. Birden bire bir kuş uçup geldi. O kadar güzeldi ki, Masilo gözlerini alamadı ondan. Kuş gelip Masilo’nun saklandığı çalılığa kondu. Sonra büyülü bir türkü söylemeye başladı. O an toprak ters döndü ve tarla hiç el değmemiş gibi hale geldi.
Masilo bunu görürgörmez çalıların arasından fırlayıp kuşu yakaladı.
“Demek bütün emeklerimizi mahveden sendin!” diye haykırdı.
Bıçağı çıkartıp, kafasını kesmeye hazırlanırken, kuş yalvardı:
“Yapma bunu! Sana o kadar süt veririm ki, sana da ailene de yeter.”
“Peki,” diye kabul etti Masilo. “Ama önce tarlayı işlenmiş hale döndür!”
Kuş yeniden büyülü türküsünü söyledi. Toprak ters döndü ve çapalanmış haline geldi.
“Şimdi de süt ver bakalım!” diye emretti.
Kuşu sağdı. O kadar çok süt geldi ki Masilo hepsini içip bitiremedi. Susuzluğunu iyice giderdikten sonra kuşu bir çuvala koydu ve eve gitti. Gelir gelmez karısına seslendi:
“Bütün tasları, çanakları yıka, hatta içine bira yaptığımız büyük fıçıyı da! Haydi çabuk ol!”
“Bu taslar ne işe yarayacak bilmek isterdim doğrusu. Evde yiyecek hiç bir şey yok ki.” diye söylendi karısı.
“Sen o işi bana bırak” diye güldü Masilo.
Kadın bütün kap kaçağı yıkadı. İşi bitince, Masilo kuşu çuvaldan çıkardı. “Bütün kapları sütle doldur!” dedi.
Kuş o kadar çok süt verdi ki, bütün kaplar ağzına kadar doldu. Kadın doyasıya içti sütü. Çocuklar nefes almadan içip durdular. Ama hala taslar dolusu süt vardı.
Evet, Lesotho’da iklim sert ama insanları sessiz, saygılı… Fakirler ama mutlular. Belki taslar dolusu sütleri yok ama dostlukları çok güçlü. Oysa Johannesburg’da olduğu gibi her an öldürülme veya soyulma tehlikesi ile yaşamıyorlar.




















Lesotho’yu görün, seveceksiniz…
İstanbul-Sofya Ekspresi Yola Çıkıyor




        Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, TCDD Taşımacılık ile Bulgar Demir yolları arasında imzalanan anlaşma ile İstanbul-Sofya Ekspresi isimli yeni bir trenin, 20 Şubat itibarıyla seferlerine başlayacağını duyurdu.



İstanbul-Sofya Ekspresi, Sofya-Halkalı arasında karşılıklı her gün işleyecek.




Arslan, 292 kilometre uzunluğundaki Kapıkule-İstanbul demiryolu hattındaki yenileme çalışmalarının tamamlandığını ifade etti.

Halkalı-İstanbul arasındaki yolcu trenlerinin geçen yıl çalışmaya başladığını anımsatan Arslan, TCDD Taşımacılık ile Bulgar Demiryolları arasında imzalanan anlaşma çerçevesinde Bulgaristan/ Sofya-İstanbul /Halkalı arasında İstanbul-Sofya Ekspresi isimli yeni bir trenin, 20 Şubat itibarıyla seferlerine başlayacağını açıkladı.

Arslan, Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasındaki yolcu taşımacılığının İstanbul-Bükreş arasında her gün karşılıklı olarak işletilen Bosfor Ekspresi ile sağlandığına işaret ederek, şunları kaydetti:

"Trakya bölgesindeki yol yenileme çalışmaları nedeniyle 3 Haziran 2014 tarihinden itibaren İstanbul-Kapıkule arasında otobüs aktarması gerekiyordu. Artık bu aktarmaya gerek kalmadı. Kapıkule-İstanbul demir yolu hattındaki yol yenileme çalışmaları tamamlandı, yol pırıl pırıl oldu. Bulgar Demiryolları ve TCDD Taşımacılık arasında imzalanan anlaşma ile yeni bir trenin sefere konulması kararı alındı. İstanbul-Sofya Ekspresi, Sofya-Halkalı arasında karşılıklı her gün işleyecek ve tren dizisi TCDD Taşımacılık Şirketi'ne ait iki yataklı vagon, bir adet kuşetli vagon ve Bulgar Demiryollarına ait bir adet kuşetli vagon olmak üzere yüksek kalitede toplam dört vagondan oluşacak."


Belgrad ve Bükreş bağlantıları da sağlanacak


İstanbul-Sofya Ekspresi'ne yaz aylarında İstanbul-Belgrad ve İstanbul-Bükreş bağlantısını sağlamak üzere vagonlar bağlanacağı bilgisini veren Arslan, trenin Halkalı'dan saat 22.40'da, Sofya'dan ise 21.00'de hareket edeceğini, seyahat süresinin yaklaşık 9 saat 50 dakika olacağını ifade etti.






kaynak; yenişafak
Filipinler'e $80'a Bilet







      Hazırlayın valizlerinizi, Filipinler'e gidiyoruz! Normal şartlarda tek yön biletini direkt uçuş yapan firmalarda 2000 Liradan aşağı bulamazken, Kuveyt'ten yapacağınız aktarma ile $80'dan almanız mümkün olacak!

        Cebu Airlines, ayın her günü Kuveyt - Manila arası düzenler seferler düzenlemektedir ve bu her gün çok düşük miktarlarda yapılmaktadır, eğer şanslı iseniz $50'a bulmanız mümkün! İstanbul - Kuveyt aktarmasını da 250 Lira'ya yapıp Boracay veya Palawan adalarına çok daha ucuz bir şekilde ulaşabilirsiniz! Yapmanız gereken tek şey, beta.cebupacificair.com sitesine girip 
rezervasyonunuzu yapmak!







şimdiden hayırlı yolculuklar :)

Beyaz Zambaklar Ülkesi | Finlandiya








        Türkiye'den havalandıktan yaklaşık 3,5 saat sonra Finlandiya'nın başkenti Helsinki'ye ulaşıyorsunuz. Finlandiya, aslında ismini bildiğimiz anca kendini pek tanımadığımız bir ülke. İsveç ve Rusya'nın ortasında yer alıyor, Norveç ise kuzey komşusu. Temiz ve sessiz bir ülke...


Dünya'nın En Az Turist Çeken Ülkesine Yolculuk








         Ülkeye havayolları aracılığı ile gidildiği gibi ülkemiz kara sınırlarıyla geçmek de mümkün İran'a. Ağrı, Van, Hakkari gibi illerden geçiş yapabiliyorsunuz. Uçağımız yaklaşık 2,5 saatte varıyor Tahran'a. İran, 1639 Kasr-ı Şirin anlaşmasından bu yana sınırlarımızın bir ülke. Tahran'la birlikte, Tebriz'e de Türkiye'den direkt uçuşlar bulunmaktadır. Ayrıca İzmir, Isparta ve Ankara'dan da Tahran'a uçak seferleri mevcut! Seferlerde doluluk oranları çok yüksek, bazı zamanlar yer bulmak bile zor olabiliyor. (Özellikle yaz aylarında)


        Dünya nüfuslarına oranla en genç ülkelerden biridir, ülkede %50 oranla 24 altı genç bulunmaktadır. İran, dünyanın en dağlık ülkelerinden biridir, dağlarda hiç ağaç ve yeşillik yok! Çıplak dağlar uzayıp gidiyor, ülkenin güneyinde ise çöl var. Binaların neredeyse Ayetullah Humeyni ve Hamaney'in resimleri bulunuyor, devlet dairelerinde de aynı şekilde...





       İran | Irak Savaşında ölenlerin de resimleri çizilmiş yine duvarlara.. Böylece onlar hatırlanıyor, yaad ediliyor. İran'ın hemen hemen her şehrinde bu resimlere rastlamak mümkün! 8 yıl süren anlamsız savaşı unutmaları mümkün değil İran'lıların...



Bu çocuk da savaşta ölenler arasında


           İran'dan Türkiye'ye yılda yaklaşık 1,5 ila 2 milyon turist gelmektedir fakat işin diğer boyutuna bakacak olursak, tüm dünya genelinden İran'a dünya genelinden yılda yaklaşık sadece 500,000'den az turist gelmektedir! Üç ay içerisinde vizesiz bir şekilde de İran içerisinde kalabilir bir Türk vatandaşı... Aynı durum İran vatandaşları için de geçerli.

         Ülkede Türk tv kanalları ve dizileri çok yaygın şekilde izleniyor, ülkede çanak antenler yasak olmasına rağmen neredeyse her evin çatısında muhakkak bir çanak anten buluyor; yönleri ise Avrupa'ya ve Türkiye'ye dönük.


         Türkçe, İran'ın Azerbaycanlı vatandaşları tarafından biliniyor ve kullanılıyor, Farslar tarafından da büyük ilgi gören Türkçe, ülkenin genelinde konuşulan bir dil durumunda.

        Amerika ve İsrail büyükelçiliklerinin olmadığı bir ülke İran. 36 yıl önce İranlı öğrenciler ABD Büyükelçiliği'ni işgal etti ve 71 ABD vatandaşını rehin aldı. Tam 444 gün süren rehine krizinin ardından elçilik kapatıldı. ABD ile varılan anlaşma sonrası tekrar gündeme gelen büyükelçilik binası bugün müze olarak kullanılıyor! 






        İran, ayrıca Amerikan fast food ürünlerinin giremediği bir ülke! (KFC sadece 1 gün açık kalabilmiş) Ülkede hafta sonu tatilleri perşembe ve cuma günleridir.

        Ülkede resmi para birimi Riyal olmasına rağmen halkın kullandığı para birimi Tümen'dir; Tümen, Riyal'in 1 sıfır atılmış halidir. Yani, 1 Riyal = 100 Tümen... $1 Dolar yaklaşık 32 370.00 Riyal yapıyor. Ülkede milli gelir, bir petrol ve doğal gaz üreticisi ülke olarak oldukça düşük! (Yıllık 2500-3000$ civarlarında)


        İran'da içki alımı ve satımı yasak fakat isteyenlerin içki temin etmekte çok zorlanmadıkları söyleniyor.

        Tahran 200 yıl önce küçük bir köy iken şu an 15 milyonluk nüfusu ile dünyadaki en kalabalık şehirler arasındadır, devasa genişlikteki caddelerine rağmen trafiğin de çok sıkışık olması ayrıca bir detay! Tahran'da trafiği rahatlatmak için çift ve tek plaka uygulamasına geçilmiş, merkezdeki bazı bölgelere ise her araç giremiyor, özel izin aldıktan sonra girilebilen bölgeler mevcut! Tüm bu önlemlere rağmen trafik tam bir keşme keş!  Ayrıca Tahranlı şoförler trafik kurallarından bihaber! Çizilmemiş bir araç veya kaza geçirmemiş bir araç görmek neredeyse imkansız, sinyal vermek gibi bir adetleri yok! Yayalar için karşıdan karşıya sağ geçmek, marifet bu ülkede! Bu kadar çok araç, bu kadar kalitesiz benzin de kullanılınca, haliyle Tahran havası da solunmaz hale gelmiş durumda.
        



Tahran, Sırtını El Bruz dağlarına dayamış bir şehir. Çok düzenli bir yapısı var, şehircilik ve planlama açısından Tahran modern bir kent görünümüne sahip. Doğu tarafında zenginlerin oturduğu lüks kesim yer alıyor. (Buraların havası daha güzel) Güneyde ise daha çok fakir insanlar yaşıyor. Şehrin hava kirliliğinden en çok etkilenen kesim ise çukurda kalan kesim...




        Tahran'da aileler genelde iki çocuklu, nüfus planlaması devlet tarafından teşvik ediliyor. Nüfus artış hızı %1 civarlarında.


Valiasr Caddesi
                        

       Valiasr Caddesi, Tahran'ın ve dünyanın en uzun caddelerinden birisidir. Uzunluğu 17 km'dir. Caddenin her iki yanı da ağaçlarla kaplı! Valiasr Caddesinin her iki yanından sular akıyor yaz, kış... Hem ağaçları sulamak, hem de şehri güzelleştirmek amacıyla böyle bir yola başvurulmuş. 




       Şehirde, Türkiye'deki gibi çok fazla cami göze çarpmıyor, zaten ezan sesleri de çok cılız olarak duyuluyor. O da camiye yakın olan mevkilerde... Gürül gürül ezan sesleri duyulmuyor, ezanlar 3 vakit okunuyor ve devasa boyutlarda minareleri de bulunmuyor! Genelde kubbe ile aynı boylarda yapılmış minareler. Ya da camiler minaresiz oluyor!
              



      İran'ın hemen hemen yer yerinde görebileceğiniz, aynı şekilde ve renkte sadaka kutuları bulunuyor. Tahran'da neredeyse 10 metrede bir bulunabiliyor. Ülkede dilenmek yasak, ihtiyacı olan insanlar gerekli kurumlara başvurarak bu yardımlardan alabiliyor.









  


       İran'da sadece bayanlara hizmet veren yeşil taksiler var (Şoförleri de bayan) Aile içinde erkek olsa bile bu taksilere binmesi imkansız! Bu taksiler Tahran'da çok tutuluyor, günlük kazançları ise günlük $25 /  $50 arası değişiyormuş.






        İran'da köşe başlarında para satan insanları görmek mümkün! Şaşırabilirsiniz ama gerçek... İran'da bir nevruz geleneği olarak çocuklara yeni basılmış paralar vermek zorunludur. 12,500 Tümen karşılığı 10,000 yeni basılmış tümen alabilmeniz mümkün. Arzu edenler de şah döneminden kalma eski paraları da koleksiyon niyetine alabilirler. Bunun yanında eğer şanslı iseniz eski Türk liraları bulmak bile mümkün!


       İran'ın geleneksel bir dondurması var. Neredeyse her yerde bulabileceğiniz bir dondurmadır, safran ve kaymaktan yapılmıştır. Yanına da buzlu kavun suyu içerek sıcak Tahran havasında rahatlıkla serinleyebilirsiniz. Donmuş kaymak ve safranlı dondurmayı İran dışında bulamazsınız!

        İranlılar, safranın mutluluk getirdiğine inanıyor.





        İran'ın doğal gaz ve petrolden sonra en önemli ihraç kaynağı da, meşhur el yapımı halılarıdır. İran halıları kendilerine özgü desenleri ve atılan ilmek sayılarıyla beraber, fiyatları da kendi aralarında değişiyor. Bütün halılar genelde ipekten yapılmadır. 

        Fakat aynı desen ve aynı boyutlarda olup farklı fiyatlara sahip halılar da mevcuttur (ipek olup olmamasına göre değişkenlik gösteriyor) $2600-3300 arasında. En çok alan ülkeler de Amerika, Almanya, Fransa olarak gidiyor... 
Metre karesi $1000'dan başlıyor


           Genelde İran'da cuma günü hem dini gün, hem de tatil günü olduğu için sokaklar bomboş olur. Tahran'da cuma namazı sadece ve sadece tek bir alanda kılınıyor! O da Tahran üniversitesinin içindeki geniş bir alanda! Tahran şehrinde bütün insanlar cuma namazını sadece bu alanda kılabiliyor. Tahran'da cuma namazı kılan sayısı ise bu alanı doldurabilen insan sayısı kadar! (Yani bilinmiyor)



                 İran'da çarşaf giyen kadın ve kızların sayısı giderek azalıyor, tunik veya eteklere yönelim söz konusu. Blue jean gençler arasında çok tercih ediliyor, makyajsız hemen hemen hiçbir kız göremezsiniz, saçlar fönlü ve boyalı, tırnakları da ojeli... Yüz, fondatenle kaplı, ruj da eksik edilmemiş, kimi kadınlar adeta boya küpüne düşmüş gibi rengarenk dolaşıyor! Baştaki eşarp da o kadar eğrelti duruyor ki, düştü düşecek...
  
             Dindar kesim ise başlarını tamamen kapatıyorlar. Giyim kuşamı kontrol eden polislere irşat polisleri deniyor, genelgeye uygun giyinmeyen kişileri uyarıyorlar. Genelde kavşaklarda ve halkın yoğun olduğu noktalarda nöbet tutuyorlar, uyarılara rağmen hala giyimine kuşamına çeki düzen vermeyenler karakola götürebiliyorlar! 















           Beyhaki otobüs terminalinden Türkiye'nin neredeyse tüm şehirlerine otobüs kalkıyor; İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Iğdır gibi illere otobüs bulmak çok kolay burada. Ankara'ya 36, İstanbul'a ise yaklaşık 40 saat sürüyor Tahran'dan; fiyat ise sabit, $35! Tren yolculuğu ise çok daha uzun yaklaşık 72 saat sürüyor (terör nedeniyle Ankara | Tahran seferleri belirsiz bir süreye kadar iptal edilmiştir!


         Tahran'da çekim yapmak o kadar kolay değildir, fotoğraf çekerken her an bir yerden polis çıkarak "mocebbis" yani izin sorabilir. Her an kendinizi bir karakolda, oradan da kendinizi genel merkezde bulabilirsiniz. Çekim izniniz olduğu taktirde bile "ben bilmem, merkez bilir" diyerek sizi karakola götürebilir. İzni dahi parayla aldığınız bir ülkedir! Yetki yetkisiz herkes sizi çevirip fotoğraf çekme yetkinizin olup olmadığını sorabilir...








İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *